Tiridine Banılan Tirit!


Manda yuva yapmış söğüt dalına, ammaan, amman...
Yavrusunu sinek kapmış, gördün mü? Amanın yandım...
Amanın amanın amanın yandım, tiridine tiridine tiridine bandım.
Bedava mı sandın, para verip aldım, tiridine tiridine tiridine bandım.

Kastamonu/Tosya yöresine ait bir türkü. Mandaların söğüt dallarına yuva yaptığı, yavrularını sineklerin kaptığı bir türkü. Hemen şöyle kısaca belirtelim ki yörede çeltik tarlalarından dolayı suyun altında kalan toprakta söğüt ağacının bazı dalları da suyun altına doğru gelmekte ve mandalarda yazın sıcağında bu alanları serinlemek ve gölgede kalabilmek için kullanmaktaydı. Yani manda söğüt dalına yuva yapmış olurdu. Yine yörede "kapmak" fiilinin "ısırmak" fiilinin yerine kullanıldığı düşünüldüğünde yavrularının sinek tarafından kapılması da gayet anlam kazanmaktadır...:D Ama bizim işimiz tiritle!

Tirit yine aynı yöreye özgü bir yemek. Aslında bir yemek yapma tekniği. Kökeni Farsça olan tirit kelimesi; süte veya et suyuna bastırılmış ekmek olarak geçmektedir.

Şöyle diyebiliriz, eti iyice haşladınız, parça parça ettiniz. Sonra pideyi küçük parçalara ayırıp tabağa dizdiniz. Üzerine et suyunu gezdirdiniz. İyice et suyunu çekecek o. Belirtelim, tavuk veya kırmızı et olur bu hazırlıklar için. Üzerine sarımsaklı yoğurt, sonra didiklediğimiz et, sonra yine sarımsaklı yoğurt ve son olarak kırmızı pul biberden yapılan tereyağlı sos...Tirit hazır.

Eski dönemlerde bolca sağda solda gezen hayvanların o sert etlerini yumuşatmak için ve kemiğinin lezzetinden, faydalarından yararlanmak için etler iyice suda haşlanırmış. Eee tabi yapılma yöntemi ve sıklığı açısından ekmeklerde oldukça sert ve uzun ömürlü olurlarmış. Şimdikiler gibi değil. Atmak da olmaz tabii, her şeyden maksimum yararlanmak lazım. Anadolu insanı eskiden ürünlerinin kıymetini, doğanın, çevrenin kıymetini daha çok bilirmiş. Hem ekmeği yumuşatmak hem de etin ve kemiğin suyundan yararlanmak için ekmeğin üzerine et suyunu döküvermişler. Tatlandırmak için baharatları kullanmışlar, eti de üzerine ekleyip afiyetle yemiş ve israftan kaçınmışlar. İşte tirit böyle doğmuş.

İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Sanatçı Öğretim Görevlisi İrfan Kurt'un makalesine göre Kastamonu'da yörenin beyinin zulmüne karşı yöre halkı birleşmişler. Bir eğlence düzenleyen yöre beyi sazını konuşturan halk ozanının önüne sadece kuru ekmekten oluşan bir tirit koydurmuş. O da kendince durumla dalga geçmek için bu halk türküsünü dile getirmiş ve halkta ondan sonra sıkça söyler olmuş. Kurt'a göre her bir dizesi ile anlamsız gözükse de emeğe işaret eden ve baştakiyle dalga geçebilen, eleştirebilen bir Anadolu Türküsü.

Anadolu'nun kendi sözünü söyleyebilen, üreten insanlarının olduğu dönemlerden bir lezzet tirit. Hayal gücü ve eldeki imkanların kullanılabilmesinin bir sonucu. Üreten insanların şaheseri. Afiyet olsun.

Tiridine bandım, bedava mı sandın para verip aldım...

Not: Olayın Kubat'ın türküye yaptığı şu kliple hiçbir ilgisi yoktur! :D

En yeni yazıların mailinize gelmesini istiyorsanız siz de mailinizi bırakın...

0 yorum:

Yorum Gönder