Karbonhidratlar


En sevdiğimiz aktivite ne desek sanırım hepimiz “yemek yemeeeek” deriz. Yaşamımızı devam ettirebilmemiz için vücudumuzun ihtiyaç duyduğu yakıtı yemek yiyerek alırız. Eksikliğinde de bir açlık hissi duyarız. İşte bu enerji tüketimi içerisinde en önde gelen maddeler neler diye soracak olursak; karbonhidrat yanıtını alırız.


Aslında bu grubu karbonhidratlar, yağlar ve proteinler olarak üçe ayırabiliriz ama şimdi kısa kısa karbonhidratlara değineceğiz.

Öncelikli olarak tükettiğimiz besinlerde enerji değerini sadece karbonhidrata bağlamak büyük bir yanlış olur. Karbonhidrat diğerlerinden farklı olarak daha çabuk yanar ve vücudumuzda enerji açığa çıkarma amaçlı olarak ilk kullanılan besin türüdür.

Karbonhidratlar muhteşem büyük bir ailedir. Kısaca biz monosakkaritler, disakkaritler ve polisakkaritler olarak ayıralım sadece. Vücudumuzun kullanımına ve tüketimimize göre hepsiyle haşır neşir oluruz.

Glikoz (C6H12O6)... En bilinen karbonhidrat. Monosakkarittir kendisi ve belki de hepimizin en çok duyduğu karbonhidrattır. Kendisine eş değer diyebileceğimiz fruktoz ve galaktozla,  monosakkaritleri oluştururlar. Fruktoz meyve şekeridir. Galaktoz ise süt şekeri 😊 Glikozsa, dediğimiz gibi, belki de en önemlisidir. Fotosentez ile açığa çıkar ve yaşam döngüsünün tam ortasında yer alır. “Basit bir şeker” olarak geçer literatürde. Tabii yapı olarak. Doğada ne kadar basitse yapınız o kadar önemli bir yeriniz vardır.


Fruktoz

Galaktoz

Gel gelelim bu yağız monosakkaritlerden sonra disakkaritler gelir ki, mono, di, tri, tetra, penta, diye gider Latince de sayılar. Yani tek şekerliler ve iki şekerliler. Poli de çok olacak anlayacağınız üzere, çok şekerliler. Bu bütün şeker yapıları yani karbonhidrat ağacı da monosakkaritlerin birbiriyle birleşmeleri ile oluşurlar. Disakkaritlerse; sıkça duyduğumuz maltoz (arpa şekeri), hani malt içecekler, sakkaroz ya da diğer ismiyle sükroz (çay şekeri) ve yine sağda solda çokça duyduğumuz laktozdur (süt şekeri).

Hayvanlar glikozu bir polisakkarit olan glikojen olarak depolar, bitkiler ise nişasta. Yapıları aynıdır. Nişasta bazlı şekerde buradan gelir. Kısaca değinmek gerekirse doğada bulunan glikoz kullanılmaz da depo şekli nişasta kullanılır ve nişastayı glikoza dönüştürmek için bir takım kimyasal yollara başvurulur ve olayın doğallığı ortadan kalkar. Bunun için genellikle mısır bitkisi kullanılır. Nişasta bazlı şeker üretilir. Dünya da hemen hemen hiç bir şekilde genetiği değiştirilmemiş mısır ve mısır tohumu da kalmadığını belirtmek gerekir.

Karbonhidratlar hayatımızın her alanında doğal olarak bulunur. Yulaf, arpa ve buğdaydan yapılan tahıl ürünleri, her çeşit meyve, süt ve sütten üretilmiş hayvansal gıdalar. Doğalının da zararı yoktur ama her şeyin fazlası tabii ki zarardır. Nitekim işlenmiş şekerin, glikoz şurubunun bir bağımlılık yaptığı ve beynimizin esrar, tütün, alkol gibi ürünlerle etkileşime giren kısmıyla etkileşime girdiği ve ayrı bir haz hissettirdiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Hayatımızın her alanında hücresel düzeyde ve tam bir yapı olarak ihtiyaç durduğumuz karbonhidratlar kısa ve yüzeysel bir şekilde böyleler. Her yerde. Şunu unutmayın; güneşli bir havada yemyeşil bir ağaca baktığınızda ayrıca bir karbonhidrat üretim tesisine bakıyorsunuz. İşte bu kadar doğal.

ÖNEMLİ : İşlenmiş karbonhidrattan (nişasta bazlı şeker gibi) uzak durun!

0 yorum:

Yorum Gönder