En sevdiğimiz aktivite ne desek sanırım hepimiz “yemek yemeeeek” deriz. Yaşamımızı devam ettirebilmemiz için vücudumuzun ihtiyaç duyduğu yakıtı yemek yiyerek alırız. Eksikliğinde de bir açlık hissi duyarız. İşte bu enerji tüketimi içerisinde en önde gelen maddeler neler diye soracak olursak; karbonhidrat yanıtını alırız.


Aslında bu grubu karbonhidratlar, yağlar ve proteinler olarak üçe ayırabiliriz ama şimdi kısa kısa karbonhidratlara değineceğiz.

Öncelikli olarak tükettiğimiz besinlerde enerji değerini sadece karbonhidrata bağlamak büyük bir yanlış olur. Karbonhidrat diğerlerinden farklı olarak daha çabuk yanar ve vücudumuzda enerji açığa çıkarma amaçlı olarak ilk kullanılan besin türüdür.

Karbonhidratlar muhteşem büyük bir ailedir. Kısaca biz monosakkaritler, disakkaritler ve polisakkaritler olarak ayıralım sadece. Vücudumuzun kullanımına ve tüketimimize göre hepsiyle haşır neşir oluruz.

Glikoz (C6H12O6)... En bilinen karbonhidrat. Monosakkarittir kendisi ve belki de hepimizin en çok duyduğu karbonhidrattır. Kendisine eş değer diyebileceğimiz fruktoz ve galaktozla,  monosakkaritleri oluştururlar. Fruktoz meyve şekeridir. Galaktoz ise süt şekeri 😊 Glikozsa, dediğimiz gibi, belki de en önemlisidir. Fotosentez ile açığa çıkar ve yaşam döngüsünün tam ortasında yer alır. “Basit bir şeker” olarak geçer literatürde. Tabii yapı olarak. Doğada ne kadar basitse yapınız o kadar önemli bir yeriniz vardır.


Fruktoz

Galaktoz

Gel gelelim bu yağız monosakkaritlerden sonra disakkaritler gelir ki, mono, di, tri, tetra, penta, diye gider Latince de sayılar. Yani tek şekerliler ve iki şekerliler. Poli de çok olacak anlayacağınız üzere, çok şekerliler. Bu bütün şeker yapıları yani karbonhidrat ağacı da monosakkaritlerin birbiriyle birleşmeleri ile oluşurlar. Disakkaritlerse; sıkça duyduğumuz maltoz (arpa şekeri), hani malt içecekler, sakkaroz ya da diğer ismiyle sükroz (çay şekeri) ve yine sağda solda çokça duyduğumuz laktozdur (süt şekeri).

Hayvanlar glikozu bir polisakkarit olan glikojen olarak depolar, bitkiler ise nişasta. Yapıları aynıdır. Nişasta bazlı şekerde buradan gelir. Kısaca değinmek gerekirse doğada bulunan glikoz kullanılmaz da depo şekli nişasta kullanılır ve nişastayı glikoza dönüştürmek için bir takım kimyasal yollara başvurulur ve olayın doğallığı ortadan kalkar. Bunun için genellikle mısır bitkisi kullanılır. Nişasta bazlı şeker üretilir. Dünya da hemen hemen hiç bir şekilde genetiği değiştirilmemiş mısır ve mısır tohumu da kalmadığını belirtmek gerekir.

Karbonhidratlar hayatımızın her alanında doğal olarak bulunur. Yulaf, arpa ve buğdaydan yapılan tahıl ürünleri, her çeşit meyve, süt ve sütten üretilmiş hayvansal gıdalar. Doğalının da zararı yoktur ama her şeyin fazlası tabii ki zarardır. Nitekim işlenmiş şekerin, glikoz şurubunun bir bağımlılık yaptığı ve beynimizin esrar, tütün, alkol gibi ürünlerle etkileşime giren kısmıyla etkileşime girdiği ve ayrı bir haz hissettirdiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Hayatımızın her alanında hücresel düzeyde ve tam bir yapı olarak ihtiyaç durduğumuz karbonhidratlar kısa ve yüzeysel bir şekilde böyleler. Her yerde. Şunu unutmayın; güneşli bir havada yemyeşil bir ağaca baktığınızda ayrıca bir karbonhidrat üretim tesisine bakıyorsunuz. İşte bu kadar doğal.

ÖNEMLİ : İşlenmiş karbonhidrattan (nişasta bazlı şeker gibi) uzak durun!



Siz de tadına bakmadan yemeğe tuz atanlardan mısınız? En bilinen haliyle, meşhur sodyum klorür (NaCl), nam-ı diğer sofra tuzu. Peki tuz nedir? Bu soruyu sordunuz mu hiç kendinize?

Tuz, hayatımıza yer edinmiş ve sıkça karşılaştığımız bir kimyasal. Bizler kendisini genellikle yemeklerimizi tatlandırmak için kullanırız, ki tuzun muhteşem genişlikte bir kullanım alanı vardır. Yani tuz camiasının tek olayı insan sağlığındaki yerinin tartışılması değildir. Bizim bildiğimiz, daha doğrusu ilgi alanımız diyelim, yemek tuzu, deniz tuzu ve kaya tuzu olmakla beraber geneli yazının başında bahsettiğimiz sodyum klorürdür. Besin maddesi olmakla beraber tuz çeşitleri dericilikte, hayvan besiciliğinde, su yumuşatma sistemlerinde ve kimya sanayinde kullanılır.

Tuzun insan sağlığına bir çok olumlu ve olumsuz etkisi vardır. İnsan vücudunun iç dengesinin sağlanması adına çok önemlidir, ancak biraz fazla kullanımda bu iç dengeyi alt üst edebilir. Günlük tükettiğimiz besinlerde yeterli miktarda tuz vücuda alınır, fazlası...fantezidir. Özellikle sinirsel iletim hızını etkileyen faktörlerde etkilidir. Aşırı miktarda tuz tüketimi ise özellikle su dengesini bozacağından geri dönülmez etkilere hatta ölümlere sebep olabilir. Eğer deniz suyu içerseniz susuzluktan ölebilirsiniz! Velhasıl yemeğe tuz atmayın, onda yeterince var zaten. Ama o"bir tutam" olmadan olmaz diyorsanız, o da sizin bileceğiniz iş...

Günlük olarak kilomuz başına 1 g tuz tüketirsek ölürüz. Evet hesap bu kadar basit. 70 kiloysanız ve günde 70 g tuz tüketirseniz sonunuz kötü olacaktır. Hatta 2-4 g arasında tüketilmesi uygun olduğu düşünülürse tuz tüketim oranının nasıl hayati bir çizgide olduğu da rahatça ortaya çıkmaktadır.

Tuz... Kelimeleri cümle, cümleleri paragraf, paragrafları sayfa, sayfaları kitap yapacak olsakta yetmeyecek bir doğa mucizesi. Üzerine ders var ders...

Yemek tuzu, çamaşır sodası, kabartma tozu (ki yemek sodası da denir) alçı taşı, kireç taşı ve daha bir çok  çeşidiyle birlikte hayatımızın her alanında bulunan tuz bizleri yemeklerimizle selamlarken, havai fişeklerdeki renk çeşitliliğiyle farklı bir saygı duruşu yapar. Stronsiyum karbonat veya lityum karbonat kırmızı, kalsiyum klorür turuncu ve sarı, baryum klorür yeşil, bakır klorür mavi, sezyum nitrat ve potasyum nitrat çivit mavisi, rubidyum nitrat menekşe rengini hediye ederler bizlere. Sakın evde sodyum klorürü yakmayın. Yani evde denemeyin. Yani bizce!

İşte sofranızdaki "tuzluk" içerisinde duran maddenin farklı türlerinin farklı kullanım alanları:



Tuzun adı                                                  Özellikleri                                             Kullanım alanları
NaCl Sodyum KlorürYemek tuzu        ( Sofra tuzu )-Doğada kayaçlar arasında iyonik yapılı kristaller şeklinde bulunur.-Suda çok iyi çözünür.
-Sıvı hali ve sulu çözeltisi elektrik akımını iletir.
– Suların buharlaştırılmasıyla elde edilir.
– Sulu çözeltisi elektroliz edildiğinde NaOH ve CI2 gazı açığa çıkar.
– PVC, plastik, kağıt hamuru yapımında,- Sabun yapımında,
– Sebzeleri salamura etmek amacıyla kullanılır.
– Yiyecekleri tatlandırmak,
– Et, balık, sebze, ham deriyi tuzlama ile saklamak,
– Dericilik,
– Hayvan besiciliği,
– Su yumuşatma işlemi,
– Kimya sanayisi alanlarında
– Metalürjide Al metalinin üretiminde yüzdürücü madde olarak kullanılır.
Na2COSodyum karbonatÇamaşır sodası( Soda )-Oda sıcaklığında iyonik yapılı katı bir maddedir.-Bazik özellikte olan bir tuzdur.
– Katı yada sıvı yağlarla birlikte ısıtıldığında sabun yada gliserin oluşur.
– Pencere camı (Adi cam) yapımında,- Fotoğrafçılıkta,
– Temizlik malzemelerinde (Çamaşır ve özellikle tüllerin beyazlatılması )
– Havuz sularının temizlenmesinde klor ile birlikte kullanılır.
  • Tekstil sektörü, • Gıda katkısı olarak (asit düzenleyici)
  • Tuğla yapımı, • Diş macunu yapımı, • Boya sektöründe
  • Kâğıt ve sentetik ipek yapımı alanlarında kullanılır.
NaHCO3Sodyum bikarbonatKabartma tozu( Yemek sodası )


-Beyaz kristalleri olan toz şeklinde bulunan bir maddedir.-Bazik bir tuzdur.
-Antiasit özelliği vardır. Suda çözünür ve sulu çözeltisi baziktir. Saflandırılmış sodyum karbonat veya NaOH çözeltisinin içerisinden CO2 geçirilerek üretilir.
-Gıda sanayisinde (Kabartma tozu ve İçeceklerin yapımı )-Küf kokusunu absorbe edebilmek için kitap satıcılarında,
-Yangın söndürücülerinde,
-Reflü ve mide ekşimesi ile ilgili ilaçlarda,
-Diş macunlarında,
-Temizlik malzemelerinde, – Çay ve kahve lekelerinin çıkarılmasında kullanılır. • Süt ve kümes hayvancılığı
Kâğıt üretimi, • Deri sanayi, • Tekstil sanayi, • Su ve atık su arıtma alanlarında kullanılır.
Na2SO4Sodyum sülfat-Beyaz kristalleri olan ve suda çok iyi çözünen katı bir tuzdur.-Nötral bir tuzdur. Doğal kaynaklardan (göl ve deniz suları), tabii minerallerden, yeraltından ve kimyasallardan yan ürün alarak üretilmektedir.
Oda sıcaklığında yükseltgen ve indirgen maddelerle tepkime vermez. Yüksek sıcaklıkta C ile indirgeni, Na2S ve CO2 oluşur.
-Cam sanayisinde,-Deterjan yapımında,
-Kağıt üretiminde,
-Tekstil sanayisinde kullanılır.
– Zehirlidir.
KNO3Potasyum nitratGüherçile-Kayaçlarda ve mağaralarda doğal olarak oluşan, kabuksu kristalleri olan beyaz renkli bir maddedir.-Nötral bir tuzdur.-Patlayıcı madde yapımında ( barut,..) ,-Sucuk, salam gibi et ürünlerinin muhafazasında,
-Diş macunlarında,
-Astım hastalığının tedavisinde,
-Gübre yapımında kullanılır.
CaSO4Kalsiyum sülfatAlçı taşı-Alçı taşı olarak bilinen maddenin kristal sularının uzaklaştırılmış biçimidir.- Hemihidrat bileşiği olan ve ıslatılıp kurutulduğunda sertleşerek çabuk donan, beyaz renkli ince alçı taşı tozudur. Karbonatlı kayalarda ve bazı volkanik alanlarda oluşabilir.-Alçı ve çimento yapımında, Banyo küvetleri ve duş sistemlerinde-Kırılan kemiklerin kaynaması için alçı yapımında,
-Buğday tarlalarında gübre olarak, Tarım alanında
-Heykel yapımında, Gıda sanayinde; Hamur mayalarında ortam düzenleyici olarak kullanılır. (Peynir )
Tıpta, dişçilikte, • İnşaat sektöründe • Kâğıt ve pamuklu tekstil maddelerinde, • Çimento sanayinde, • Bira sanayinde • Döküm, kalıp işlerinde ve seramik endüstrisinde kullanılır.

Kullanım alanları
CaCO3Kalsiyum karbonatKireç taşı-Suda çözünürlüğü az olduğu için doğada genelde incilerde, salyangoz, yumurta, deniz kabuklarında ve kayaçlarda bulunur. Bazik özelliğe sahiptir. Kalsiyum karbonat cam parıltılı, saydam, kolay kırılabilen iri kristalli bir maddedir. Doğada en fazla eski kayaçlarda ve deniz kabuklularında bulunur. Güçlü asitlerle karşılaştığında karbondioksit (CO2) gazı açığa çıkarır. 840°C’ye kadar ısıtıldığında da kalsiyum oksit  (Sönmemiş kireç ) (CaO) ve karbondioksit (CO2)oluşturur.-İnşaatlarda çimento üretiminde,-Mermer olarak,
-Demir çelik fabrikasında demir cevherinden demir üretiminde,
-Tebeşir üretiminde,
-Cam ve seramik üretiminde,
-Baskı ve yazı kâğıtlarının imalatında,
-İlaçlarda, ( dolgu maddesi )
-Gıda endüstrisinde kullanılır. ( E170 kodlu katkı maddesi) -Plastik sektöründe ( PVC, kablo … )
– Yüzme havuzlarında pH düzenleyici,
-Tarım alanında asidik toprakların nötralize edilmesinde
Kullanılır.
– En yoğun bulunduğu kayaçlar; aragonit, kalsit, vaterit, tebeşir, kireç taşı, mermer ve travertendir.

NH4ClAmonyum klorürNişa
(Amonyak tuzu)
-Sudaki çözünürlüğü hayli yüksek olan beyaz kristalli bir tuzdur.-Asidik bir tuzdur.
Hidrojen klorür ve amonyağın
tepkimesi ile oluşan tuzdur. Renksiz, kristalleşmiş, beyaz bir madde olup suda kolayca çözünür ve sulu çözeltisi hafif
asidiktir.
-Tarımda buğday ve pirincin Azot ihtiyacını karşılamak için üretiminde gübre olarak,-Metalurji,
-Balgam söktürücü öksürük şuruplarında,
-Ekmek yapmak için gereken mayalarda,
-Saç şampuanlarında,
-Tekstil ve deri sektöründe pamuğa parlaklık vermede,
-Kumaşları boyamada
Gıda endüstrisinde kullanılır. ( E510 kodlu katkı maddesi)
-Kuru pil ( Zn – C pil ), Kontraplak üretiminde kullanılır.
(NH4)3PO4Amonyum fosfat-NH3 ve derişik H3PO4çözeltisinden kristalin tozları olarak elde edilir.Katı, kararsız beyaz bir maddedir. Suda iyi çözünür ve sulu çözeltisi asidiktir.– Gübrelerde azot kaynağı olarak,- Ekmek mayalarında kullanılır.
– Kâğıt ve tahtaların yanmaz hâle getirilmesinde
– Fermantasyon işleminde maya üretiminde
Al2(SO4)3Alüminyum sülfat

-Suda çözünebilen, beyaz kristalleri olan bir tuzdur. Asidik bir tuzdur.-İçme sularının arıtımında, atık su tesislerinde-Kağıt üretiminde,
-Bahçe topraklarının pH değerlerinin düşürülmesinde,
-İnşaat sanayisinde su geçirilmezlik özelliğinin kazandırılmasında,
-Betonun hızlı donmasının sağlanmasında
  • Gıda (özellikle sıvı ve katı yağ üretimi) sektörü
  • Tekstil sektörü ( kumaşların boyanmasında )
  • Kozmetik sanayi ( Rulon gibi ter önleyici madde üretimi) • Su arıtımı, • İlaç endüstrisi, • Yangın söndürücü
  • Boyamalarda (mordan olarak) alanlarında kullanılır.
KAl(SO4)2.12H2OŞapPotasyum Alüminyum Sülfat
(Potasyum alüminyum
şapı)
-İki katyonu bir anyonu bulunan beyaz bir katıdır. ( Çift tuz ) Şaplar suda çözünür ve sulu çözeltileri genelde asidiktir. Tatlımsı bir tada sahiptirler.birçok şap çeşidi mevcuttur.
Örneğin; demir, krom, mangan,
kobalt, titan, vanadyum, toryum, iridyum vs. şapları gibi. Şap elde edebilmek için Me2+, SO4 ve (Me3+)2(SO4)3 tuzlarının, aynı derişimdeki çözeltileri karıştırılır. Bu çözelti buharlaştırıldıktan sonra şap, kristal hâlinde meydana gelir.
-Kozmetikte; Ter önleyici maddelerin üretiminde,-Beyaz ekmek imalatında,
-Kumaş, ahşap ve kağıt malzemelerin yanma özelliklerinin azaltılmasında,
-Eczacılıkta; Aşıların etkinliğinin arttırılmasında,
-Petrol yangınlarında kullanılan yangın söndürücülerde,
-İçme sularının arıtılmasında kullanılır.
  • Tıpta (kan durdurucu ve damar büzücü olarak) • Tekstil sektöründe • Şeker sanayinde • Kâğıt sanayinde • Boya endüstrisinde (mordan olarak) • Kibrit yapımında,
  • Dericilikte ( nemlenmesini önlemek için),
  • Kabartma tozu yapımında,
  • Yangın söndürücülerde,
  • Sulardaki yabancı maddeleri pıhtılaştırmada alanlarında kullanılır.



Tablo Kaynak : https://kimyaozel.com/10-sinif-tuzlar-ile-ilgili-video-ve-konu-ozeti-gun-icinde-sitede-yayinlanacaktir.html
Haftasonu yaklaşırken pazar kahvaltısını pastane poğaçası ile taçlandırmak ister misiniz? Biz denedik ve karbonhidratı yoğun bir pazar geçerdik geçen. Anladığınız üzere tarif vereceğiz ama bizden söylemesi kendinizi durdurmakta zorlanacak, hatta bir tepsiyi bitirmeye kalkışacaksınız.

Aslında oldukça kolay bir tarifi var. Mutfakla biraz ilginiz varsa ve poğaça yoğurmaktan anlıyorsanız, sizi hiç yormayacak.

Malzemelerle başlayalım işe o zaman.

- 200 gram margarin (margarini yapmadan bir süre önce dışarı çıkarırsanız, yoğurma aşamasına geçtiğinizde bileklerinize kramplar girmez ve yükünüzü minimuma düşürmüş olursunuz)
- 1 paket kuru maya (biz instant maya kullanıyoruz ve gayet memnunuz.)
- 1 çay bardağı ılık süt (ocakta birazcık ısıtmanız yeterli, kaynamasın)
- 1 çay bardağı sıvı yağ
- 2 yumurta (bir tanesinin sarısını ayırıp, sonrasında üzerine sürmek için ayırıyoruz.)
- 2 çorba kaşığı şeker (mayayı aktifleştirmek için kullanıyoruz)
- 2 tatlı kaşığı tuz (tuzlu bir tat seviyorsanız, 2,5 kaşık bile koyabilirsiniz ki şekeri minimalize etsin)
- Alabildiği kadar un (en sevmediğimiz maddedir bu ama 5-5,5 su bardağı yeterli olabilir hamurun kıvamına göre)

Başlarken ilk yapmanız gereken ılık süt ile şeker ve mayayı bir kasede karıştırıp bekletin. Sonra yoğurabileceğiniz büyüklükteki bir kapta, oda sıcaklığında bıraktığınız yumuşamış margarini, tuzu, sıvı yağı ve yumurtayı önce biraz karştırın ardından da mayalı karışımı ilave edin. İşte alabildiği kadar un kısmına şimdi başlıyoruz :) bardak bardak ilave ederseniz işiniz daha kolay olur. Her bardakta yoğurmaya devam ederseniz, ne kadarlık bir un alabildiğini anlamış olursunuz ve işinizi kolaylaştırsınız. Ele yapışmayan, yumuşak ve parlak bir hamur elde ettiğiniz an, tamamdır. Bundan sonrası zevkinize kalmış bir durum. İçine ne koymak isterseniz koyup tepsiye dizebilirsiniz. Biz sade tercih ettiğimiz için direkt ceviz büyüklüğünde koparıp, şekil verip yumurtasını sürüyoruz. Bu arada ayırdığınız sarıya biraz (1 tatlı kaşığı kadar) su ekleyip karıştırırsanız kıvamı daha iyi olacaktır. 200 derecede ısıtmaya başladığınız fırına atmaya hazır hale gelmiş olurlar böylece.
Fırından çıkar çıkmaz kokusuna dayanamadığımızın kanıtı da bu fotoğraftır :)

Bu arada ufak bir ipucu daha verelim, eğer yağlı kağıt tepside istediğiniz gibi durmuyorsa, bir güzel kırıştırın elinizde top haline getirin ve sonra açın. Böylece daha rahat şekil verebilirsiniz.

Bu tarif ile yaklaşık 25 adet poğaça elde ediyoruz.

Afiyet olsun :)

Deneyenlerin yorumlarını bekliyoruz :)
Neli yapmayı tercih ettiniz? ❤


Geçen sene Kadıköy'de gezerken tesadüfen Oyun Atölyesi ile tanışmış, resmen bambaşka bir ortama adım atmıştık. Tiyatroyla zaten biraz ilginiz varsa sevmemeniz mümkün değil. Geçen cumartesi yolumuz yine Kadıköy'e düştü ve sessiz sakin bir yerde oturup bir şeyler atıştırmak istedik. Diğer tüm mekanlar cumartesi günü olmasından sebep; fazla gürültülü ve kalabalıkken aklımıza Oyun Atölyesi'ne bakmak geldi, çünkü sezon açıldı ☺



Yenilenen haliyle tam bir cennet köşesi olan mekana daha giriş yaparken büyüleniyorsunuz. İyi bir tasarımcının elinden çıktığı oldukça belli. Önceki halini çok net hatırlayamamak birlikte sanatsal ruhunu çok iyi koruduğunu söyleyebiliriz.


Antre Cafe bölümüne girdiğinizde rahatsız etmeyen ama bir o kadarda tanıdık müzikler size eşlik ediyor. Müziğin sesi çok açık olmadığı için de karşınızdakiyle iletişiminizi başarılı bir şekilde koruyabiliyorsunuz.

Bu arada gayet cool ama bir o kadar sempatik çalışanlarından da bahsetmemek olmaz. Sipariş kısmından hesap kısmına kadar her daim bir sohbet içerisinde ve işinin bilincinde davranmaları gerçekten başarılıydı.


Biz bir Cumartesi gününe yakışacak biçimde iki bira ve bir Çıtır Tavuk söyledik. Çıtır Tavuk ile gelen soslar ise oldukça başarılıydı. Kendilerine has ve değişik. Bira ise biraydı, soğuk ve âna uygun ☺

Masalar fazla dipdibe olmadığı için insanların özeline müdahale etmiyor, kendi alanınızda huzur için kalmanıza imkan tanıyor. Sadece her daim aç olan kediler (bunun mekanla ilgisi olduğunu düşünmüyoruz, her yerde kedileri çekmeyi başarıyoruz) size birazcık yanaşabilir, yemeğinize ortak çıkmak isteyebilirler.

Gayet keyifli bir şekilde vakit geçirdikten sonra toplamda 68 TL gibi bir tutar ödeyerek mekandan mutlu bir şekilde ayrıldık. Son zamanlarda en beğendiğimiz yerlerden biri oldu.

Eğer yolunuz Kadıköy'e düşerse uğrayıp, bir şans vermenizi tavsiye ederiz. Kadıköy'de "daha iyisini biliyorum" derseniz de biz o tavsiyelere uymaya hazırız ☺

                                      


Kadıköy'de rıhtımda bir restoran var. Kebapçı İskender. İskender Efendi'nin torunlarından birinin işlettiği ve İstanbul'da hakiki İskender yiyebileceğiniz sayılı mekandan biri. Diğer mekanlar için ve İskender Kebabı tarihi için buraya bir tık atabilirsiniz. Diğer mekanlarında yine torunların işlettiği farklı yerler olduğunu göreceksiniz. Neyse biz gelelim Kebapçı İskender'deki deneyimimize.


Avrupa yakasından çıktık yola. Vapurla Kadıköy'ye geçtik. Beşiktaş-Adalar iskelesine 300-400, Eminönü-Karaköy iskelesine 500-600 metre uzaklıkta mekanımız. İki taraftanda girişi var, hem deniz tarafında hem de diğer tarafında, yani Akmar Pasajı'nın girişinin olduğu tarafta. PTT'nin köşesinden sağ dönün ve 100 metre yürüyün sağda! 

Tam bir 90'lar lokantası öncelikle bunu belirtelim. Eski tip mobilya masalar ve sandalyeler, duvar boyası ve ışıklandırma. Bize biraz nostaljik geldi bu durum. Hani sanki ilk nasıl açıldıysa öyle devam etmişler. 


Hemen hemen her yaş grubundan çalışanları var. Garsonlar gayet güler yüzlü. Gerçi yemekten sonra anladık güler yüzlerinin sebebini. İskender'de Büyük İskender yazısında bahsettiğimiz gibi yapılıyor. Gayet usulüne uygun. Hele ki o yapmacık dönerci reklamındaki "cosss" anı tam bir klasik, mekan gibi. Lezzeti muhteşem ve doyurucu. Her yaştan ve kitleden geleni gideni var. 

Birçok masa var mekanda. Açık alanı yok. Belki her iki tarafında önüne birkaç masa atıyorlardır ama biz gittiğimizde yağmurlu olduğundan masa yoktu. İskender'in yanında hakiki üzüm şırası ve kestane şekeri de sizleri bekliyor olacak. İşletmede pideyi de ekşi mayadan ve glutensiz olarak yaptıklarını da belirtmek isteriz.


İskenderi güzel olabilir, tarihi ve hatta tarihi torunun yeri olabilirsin ama bize göre 2 adet 1,5 İskender ve 2 kola için 150 TL'lik fiyat mantıklı gelmedi. Kredi kartı ve nakitin yanında yemek kartlarıyla da bu güzel fiyatları ödeyebilirsiniz. Belki turist sevmece belki de istersen fiyat bu düşüncesi bilemedik. Ayrıca başta menü gelmediği için fiyatlandırmanın nasıl yapıldığını net bir şekilde bilmiyoruz. Ama bu şekliyle ülkemizin kendine has lezzetlerinden birini tatmak son derece lüks oluyor gibi geldi bize. Garsonların güler yüzlü olmasına şaşmamalı bu sebeple. Şunu da belirtmekte fayda var; İskender yemeye gidersiniz ve pek fiyatla işiniz olmayabilir ya da menüyle diyelim. Gider 1-1,5 artık neyse siparişinizi direk verirsiniz. İşte bizde öyle yaptık ve kasada yüzleştik günahımızla. Siz yine de sorun. 

İşte böyle, gayet lezzetli bir İskender yemek için gidebileceğiniz bir yer ve 90'lardan belki daha eskilerden kalma bir konseptle sizleri bekliyor. Hem de "lüks" fiyat tarifesiyle. Afiyet olsun. Çay ücretsiz ayrıca 😃


Kebapçı İskender Kadıköy: 

Rıhtım Cd. PTT Yanı Kadıköy, İstanbul - https://iskenderiskenderoglu.com.tr - 0216 336 07 77