Sinema ve Mısır Arasındaki Patlayan İlişki! Neden Sinemada Mısır Yeriz?


Son günlerin en patlak veren konusu belki de ünlü "komedyen"lerin o meşhur sinema tekeli ile girdikleri patlamış mısır polemiği. Food in Mobili olarak her şeyin tekelleşmesine karşıyız bir kere ve sonunda da film sektöründe olan bu tekelleşme, fahiş fiyat uygulamalarını beraberinde getirdi ve çok öncelerde sesi çıkarması, sinemaya sahip çıkması gereken insanlar, bu tekelleşmeye ses yükseltmeye başladı. Olsun, zararın neresinden dönülse kârdır! Önemli olan birlik olmaktır...

Bizim Food in Mobili olarak üzerinde duracağımız konu ise tabii ki işin yemek kısmı. Neden sinemada patlamış mısır yenir hiç düşündünüz mü? Biliyoruz ki sinemada bir şeyler yenmesine uyuz olan büyük bir kitle var. Şimdi karton kovalarda bu işi halletselerde eskilerde poşet hışırtısından film izlenmezdi. Halihazırda hala devam etmekte olan çiğneme sesi, mısır kokusu ve yanında içilen gazlı içeceğin açılma sesi ile birlikte birçok izleyici için film bir eziyete dönebiliyor. Sanırız bizim düşüncemizi de anlamış oldunuz 😆


Sinema işletmelerinde normal gelir dağılımında şöyle bir hesap vardır. Bilet hasılatının en az yarısı kadar "büfe" hasılatı olmalıdır. 100 TL bilete en az 50 TL'lik büfe satışı yani. Son zamanlardaki fahiş mısır fiyatları ya da "kampanyalarıyla" bu durum oldukça değişti ve oldukça pahalılaştı tabii. Zamanında sinemada çalıştığımız için şunu da rahatlıkla söyleyebiliyoruz ki, özellikle filmin başında alınan mısıra bol bol tuz atılır ki, arada müşteri su da alsın. Evet hesaplar işte bu kadar ince.

Evet, şimdi gelelim patlamış mısır ile sinemanın ilişkisinin ne zaman patladığına. Mısır, yaklaşık 8000 bin yıl öncesine kadar uzanan bir tarihe sahip Güney Amerika ve özellikle Meksika'nın bulunduğu bölgede. Anlaşıldığı üzere bin yıllar geçtikçe emperyalist sistemin yanı başındaki bu ultra her şeyde kullanılabilen gıda, mısırın kullanım alanlarına başka bir Food in Mobili yazısında ulaşabileceksiniz, Amerika'da özellikle panayır ve sirk gibi eğlence alanlarında bolca tüketilmeye başlandı. Mısır çekirdeğinin ısı ile uç kısmında birbirinden ayrılmasıyla oluşan patlamış mısır, yağ ve tuz ile tatlandırılınca da oldukça ucuz ve lezzetli bir atıştırmalık olarak piyasadaki yerini sağlamlaştırdı, hem de 1800'lerde... Bu atıştırmalığa ilgi artınca 1885 yılında ilk seyyar patlamış mısır makinesi icat edildi ve artık patlamış mısır her yerdeydi.


Sinemanın sessiz olduğu 1900'lü yılların başında, Amerika'da oluşan bu yeni eğlence sektörü insanları cezbetmeye başlamıştı bile. Yaklaşık 45-60 kişilik küçük sinema salonlarında sessiz filmler gösterilmeye başlanmıştı. İnsanların hiçbir hava muhalefetinden etkilenmeyen bu akan resimleri izleme etkinliğine karşı ilgisi her geçen gün arttı. Bu durum Amerika'daki salon sayısını arttırdı. Artık panayır ve sirklere alternatif, yağmur çamur demeden insanların katılabildiği bir sosyal etkinlik vardı. Dolayısıyla bizim seyyar patlamış mısır makineleri bu küçük sinema salonlarının kapılarına konuşlanmaya başladı. Artık mısırını kapan koltuğa oturuyor ve filmini izliyordu. Ancak bahsettiğimiz gibi o yıllarda film sessiz olunca mısır çok daha fazla rahatsız ediyordu mısır yemeyenleri ve bundan dolayı da yasaklandı.

1930'lu yıllar ve sonrasında ise artık filmlere ses gelmişti ve sinema solunu işletmecileri ekstra para kazanmak için mısır patlatma aletini sinema salonlarının içine taşımaya başladılar. Artık sinemada filmin sesi mısırın yenme sesini bastırdığından işletmecilere göre sorun kalmamıştı ve her tarafta bolca bulunan, yapması kolay ve kâr marjı oldukça yüksek atıştırmalığı sinema kültürünün tam ortasına yerleştirdiler. Bize göre tabii bu sinemada yapılacak iş, yenilecek şey değil! Tekrar belirtmek istedik.


Patlamış mısır fiyat deneyini duymayanınız yoktur ama biz kısaca bahsedelim. Öncelerde iki boy patlamış mısır kabı var ve böyle satılır. Küçük boy 3 cent, büyük boy 7 cent olarak fiyatlandırılır. Küçük boy daha çok tercih edilir ve satın alanlara nedeni sorulur; "büyük çok pahalı, aralarında iki katından fazla fark var. Bu kadar fazla para vermeye gerek yok." yanıtı alınır. Sonrasında bu iki seçeneğin arasına birde orta boy eklenir ve 6.5 cent şeklinde fiyatlandırılır. Bu kez de büyük boy mısır daha çok satılmıştır. Nedeni sorulduğunda; "orta boy ile aralarında sadece 0.5 cent var, 0.5 cent daha vererek niye bir büyük boya sahip olmayayım ki?" cevabı alınır. Görüldüğü üzere küçük boydan eser yok! İşte algıyla böyle oynanır ve bu durumu hemen hemen her alanda görebilirsiniz...

Sinemayla mısır arasında patlak veren aşkın hikayesi böyleyken bizim komedyenlerle tekel sinema arasındaki aşkın hikayesi nereye varacak bakalım. Evinizde açın filminizi, hazırlayın patlamış mısırınızı ve kimseyi rahatsız etmeden keyfini sürün. Toplu alanlarda böyle kokulu ve haşır huşur sesli yiyeceklerin tüketilmesi bize göre kökten yanlış zaten. İyi seyirler efendim.

0 yorum:

Yorum Gönder