1888 yılı. İngiltere'nin Whitechapel semtinde yaşadığı düşünülen bir seri katil. Londra'nın özellikle fakir kısımlarından kurbanlarını seçen bir gözü dönmüş! Her ne kadar kim olduğu net olarak bilinmese de işlediği cinayetlerde kurbanlarının iç organlarını ustalıkla çıkarmış olmasından dolayı ve realitede gazete tirajlarını da arttırmak için ona Karındeşen Jack adı verilmiş. İşte Karındeşen Jack'in en sevdiği, yemekten hiç bir zaman usanmadığı, lezzetler cümbüşü olarak gördüğü ve hayatının en güzel anlarını yemek yemek olarak söylemesine neden olan o eşsiz yemek, ne olsa beğenirsiniz? Valla biz bilmiyoruz, çokta umursamıyoruz. Karnıyarık olduğunu düşünecekte değiliz. O gitsin mısır gevreği yesin!

Evet muhteşem lezzet karnıyarıktan bahsedeceğiz size. Karındeşen Jack'le hiç bir alakası yok kendisinin emin olun.

Karnıyarık Türk Mutfağı'nın akan suları durduran lezzetlerinden sadece biri. Patlıcan severler buraya! Belki de yapılışından dolayı kendisine halk arasında verilmiş. Çünkü bir adet patlıcanı düşünün. Hafif fırınladıktan sonra kendisinin karnını yarmak suretiyle kıyma ve çeşitli sebzelerle yapılan bir yemek kendisi. Tabii farklı yapılma yöntemleri vardır ama temelde karnı yarılan bir patlıcan mevcut!

Karnıyarık için yöresi tam belli olmamakla beraber tüm Anadolu'ya mal olmuş bir lezzet diyebiliriz. Tarihiyle alakalı çok net bilgiler olmasa da patlıcanla beraber hünerli ellerden çıkabilecek bir yemek olduğu da aşikar.

İmambayıldı ile yakın akrabalar. Aralarındaki fark ise sadece imambayıldı zeytinyağlı ve sadece sebzelerle arzı endam eder. İmambayıldı yazısı burada...Karnıyarıkta işin içine ette girer. Genellikle kıyma olarak. Ama ikisi de muhteşem lezzetler. Aralarındaki akrabalıktan yola çıkarak Ege'nin iç kesimlerine ve İç Anadolu'ya doğru imambayıldı biraz değişmiş ve işin içine et girmiş diyebiliriz. Ayrıca eski zamanlardan beri bilinen bu lezzetlerin akrabalık sebebi iklim ve coğrafya şartlarının zorluğu arttıkça protein bakımından etin yine öne çıkması olmuş olabilir. Bunlar net bilgi değil tabikii, varsayım ama genel olarak fikir yürütmeden ortaya çıkmış gerçeklikler. Başka bilgileri bizimle paylaşırsanız seviniriz.

Aslında çokta takılmayın. Muhteşem bir lezzet ve uyum var karnıyarıkta. Yine Anadolu ve yine bir lezzet şöleni. Afiyetle keyfini sürün.

Oturmuş evinin mutfağında patlıcanı yemek için hazırlıyordu. İçini açıp iç harcını doldurdu. Pişirdi ve afiyetle yedi. Hiç bir zaman yakalanamadı. Arkasında bıraktıkları kurbanları ve birinde unuttuğu şalıydı! Karındeşen Jack, karnıyarık onun vazgeçilmeziydi...

En yeni yazılar mailinize gelsin istiyoruz. Sadece mailinizi bırakın!

Tarif: https://www.nefisyemektarifleri.com/karni-yarik-tarifi/




Mucizevi sağlıklı besinler yazı dizisinin 2. kısmındayız. Burada ağzımızla kuş tutmak değil amacımız hemen her gün yediğimiz, tükettiğimiz besinlerin ne gibi mucizelerle donatılmış olduğunun farkına varmak... Lafı fazla uzatmayalım 2. parti yıldızlarla devam edelim.

İlk onda bahsettiğimiz besinlere buradan ve yazının sonundaki linkten ya da blogdan ulaşabilirsiniz. Bizde yol çok:) 11'le devam ediyoruz...

11-16) Kuruyemiş ve Tohumlar

Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı. Yerli malı haftasında öğrencileri beslenme çantalarında başköşede yerlerini alırlardı kuruyemişler. Şu an ise hangisinin nereden ithal edildiği, neredeyse Antep fıstığını ithal edeceğimiz bir döneme geldik ne yazık ki...

11) Badem

Badem hepimizin yakından tanıdığı bir yemiş ve kuruyemiş... Muhteşem bir E vitamini kaynağı kendisi. Bol oranda antioksidan, magnezyum ve lif içerir. Harika bir ara öğün, sindirime yardımcı ve içeridği sağlıklı yağ sayesinde metabolizmanın en önemli dostlarından biri.

12) Chia Tohumu

Son dönemin en önemli aktörlerinden biri. Hemen her ana haberde diyet ve sağlıkla alakalı haberde kendine yer edinmeyi sağlamış bir besin. Tabii bunun bir nedeni var. Dünyadaki en dolu dolu besleyici gıdalardan birisi chia. Sadece 25 gramında toplamda yaklaşık 10 gram kadar lif, magnezyum, manganez, kalsiyum ve diğer çeşitli besleyici öğeleri içinde barındırır. günlük ihtiyaçlarımızın büyük çoğunluğunu tertemiz karşılar. Şişirmez! :)

13) Hindistan Cevizi

Hindistan deyince akla Bollywood gelebilir, ama asıl yıldız kendileri; Hindistan cevizi...Hindistan cevizi de muhteşem bir lif kaynağı ve içerdiği trigliserit yağ ile metabolik hareketlerin gelişmeşi ve oluşmasında muhteşem faydalıdır.

14) Fındık 

Karadenizimizin incisi fındık. Hemen aklınıza aganigi naganigili o meşhur reklam gelebilir. Ama bunun yanında içerdiği yine diğer akrabaları gibi faydalı yağ yapısı ile cilt için muhteşem bir arkadaş. Ayrıca metabolizmamızı ve kan şekeri ve yağını düzenleyen, dizginleyen de bir arkadaş kendileri.

15) Ceviz

Beyne benziyor beyne muhteşem yararı vardır kessin yani! Evet doğru... Direk olarak beyin ve sinir gelişimine etki eden ceviz içerdiği lifler ve vitaminlerle bu yolda en yakın dostumuz. Hangi yolda? Beyin gelişimi! Olanlara duyurulur :)


16) Yer Fıstığı

Çok lezzetli değil mi? Şöyle kavrulmuş, tuzlu ya da tuzsuz...Neyse, kendileri düzgün ve kararında tüketilirse kilo vermeniz yardımcı olur. Çünkü az porsiyonla fazla besin yüklemesi yapabildiğinizden midenizin küçülmesinde etkili olur. Depoyu küçültelim! Tabii ana öğün olarak değil, ara öğün olarak!

17-26) Sebzeler

Belki de dünyanın en yaygın besin grubuna geldik; sebzeler. Sebzeler hali hazırda bildiğimiz gibi muhteşem özelliklere sahipler. Her birinde ayrı ayrı hemde. Biz şimdi sizlere seçtiğimiz bir kaç örnekten bahsedeceğiz.

17) Kuşkonmaz

Çeşitli dünya mutfaklarında çok önemli bir yere sahip bu arkadaş. Biz görmedik belki eksikliğimiz ama son dönemlerde özellikle sosyal medya yemek tarifleriyle Türk mutfağına da ışık hızıyla giriş yapmış bir arkadaş. Eğer daha önceden sık sık kullanım alanı varsa lütfen bizi aydınlatın...:) Kuşkonmazımız karbonhidrat ve kalori açısından yok denecek kadar yoktur ortalıkta. Ama muhteşem bir K vitamini kaynağıdır.

18) Dolmalık Biber

İşte Türk Mutfağı'nın yıldızı burada. Dolmalık biber. Kurutulmuşu ya da normal. Enfes lezzet ve besleyici...Sarı, kırmızı ve yeşil renkleriyle yemeklere harika bir ahenk katarlar. Muhteşem bir antioksidan ve C vitamini kaynağıdır.

19) Brokoli

Seveni var sevmeyeni var o ayrı bir tartışma ve espri konusu. Ama şunu biliyoruz ki brokoli harika bir lif, K ve C vitamini deposu. Ayrıca brokolinin şöyle bir özelliği daha var; diğer sebzelere kıyasla çok daha fazla protein içerir. N'aber?

20) Havuç

Herkesçe bir yıldız havuç. Alın elinize kıtır kıtır yiyin. Çerezlik. Bir depo kök kendileri. İçerisinde bolca lif ve karoten içerir. Antioksidan etkisi fazladır. K vitamini her yanından fışkırır. Sonuçta kök kendisi ve kiler gibi besin deposu!

Evet bu yazıda da bir 10'luk daha paylaştık sizlerle. Yazı dizimiz devam edecek, 50'ye kadar yolumuz var. Sebzeler yarım kaldı ama 3. yazıda tamamlamak dileğiyle. İyi, güzel ve lezzetli kalın...

Yazılar mailinize gelsin diyorsanız mailinizi bırakın gitsin!

1) Mucizevi Sağlıklı 50 Besin! Vol. 1...



Haziran ayına sıcak sıcak geldik. Sağlık ve lezzet ve de ayrıca cebimizin dostu olarak en taze şekilde bu ay hangi meyve ve sebzeleri tüketebiliriz. Taze taze, mis gibi...

Haziran ayında tüketebileceğimiz meyvelerin başında Mayıs ayında raflara çıkan çilek var. Özellikle ayın başlarında tezgahlarda rahatlıkla bulabilirsiniz. Ayrıca şifa kaynakları ahududu, böğürtlen ve dut tezgahlarda arzı endam etmeye başlıyorlar. Muhteşem lezzetleri ve sağlıklı yapıları ile zamanında tüketmek çok önemli!

Yeşil eriğimiz yine gündem de ama ay başı tüketmekte fayda var, zira elma büyüklüğünde anlamsız eriğimsi kardeşlerle sıkça karşılaşabilirsiniz.
Kiraz
Ve gelelim ayın yıldızına! Kendisi doğal bir ağrı kesicidir ve karaciğer, böbrek ve safra sağlığı için ön sıralarda rol alır. Ayrıca sindirimi kolaylaştırır. Tabii bunların yanına daha say say bitmez faydaları vardır. Yıldızımız, kiraz! Kiraz da tezgahlarda yerini almaya başladı. Lezzetli, taptaze tüketebilirsiniz.
Kuşkonmaz
Gelelim haziran ayının sebzelerine. Bir ton sebze arkadaş tezgahlardaki yerini en güzel şekilde alacak ya da yerini koruyacak. Bezelye, biber, börülce, domates, enginar, kabak, kuşkonmaz, marul, nane, patlıcan, semizotu ve taze fasulye... İşte taptaze ve sağlık açan sebzelerimiz de böyle...
Şu aralar raflarda kavun ve karpuz da bulunmaya başladı. Sıkça rastlıyoruz. Havaların ısınmasıyla birlikte çok tercih ediyoruz kendisini. Ama şunu belirtelim istedik önden, karpuz, kavun en güzel temmuz ve ağustosta olur ya da olmalıdır. Sonra duymadık demeyin!
Karpuz
En yeni yazılar mailinize gelsin, sadece mailinizi bırakın gitsin!



Günümüzde daha çok gündeme gelse de binlerce yıllık insanlık tarihinde her zaman var olan bir başka fenomenden bahsedeceğiz; kolestrol!

Kendisini çokça duymuşuzdur. Zira her gün televizyonlarda sıkça gördüğümüz diyetisyenlerin en önemli ekmek kapısıdır kendisi. Bunun nedeni ise sağlıklı yaşam ve beslenme adına muhteşem bir rolü vardır. Peki bu kolestrol nedir? Gelin karmaşadan uzak basitçe bakalım...

Kendisi bir yağ türü. Kan yağı da diyebiliriz kendisine. Yağlar konusuna daha önce değinmiştik. Kolestrol arkadaşta bu familyadan ve sinsi bir arkadaş biraz. Yediklerimizle doğrudan ilişkili olarak artıp azalabiliyor ve sağlığımızı doğrudan etkiliyor. Ayrıca hep "kötü" niyetli olduğunu işitsek de kendisi sağlığımız için oldukça da önemli.

Vücudumuz hormonları, D vitaminini ve bazı besinleri sindirmek için bazı kolestrollere ihtiyaç duyar. Ancak kandaki kolestrol miktarının fazlaca artması damar tıkanıklıklarına ve bu da pek hoşumuza gitmeyecek sonuçlara yol açar. Şimdi bu kolestrol kanda bulunur ya, peki nasıl taşınır?

Kolestrolün bir yağ türü olduğunu gördük. Kan yağı!. Karaciğer tarafından üretilir ya da tam yağlı peynir, kırmızı et, tereyağı ve yumurta gibi gıdalarda da bol miktarda bulunur. Damarlarımızda "lipoproteinler" vasıtası ile taşınırlar. Çokça duymuşsunuzdur "iyi" ve "kötü" kolestrol diye. İşte bu noktada ortaya çıkar bu kavramlar. Kolestrol yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) ile taşınıyorsa "iyi", düşük dansiteli lipoprotein (LDL) ile taşınıyorsa "kötü" kolestroldür. Pekala bunlar nedir?

HDL iyi kolestroldür. Yani böyle bilinir camiada. Çünkü HDL dokulardaki kolestrolü toparlayarak dışarı atılmasını sağlar. Damar mamar tıkanmaz yani! En önemli özelliği de vücudumuzda üretilmesidir. Vücut kendi kendini sırtından bıçaklamaz yani. HDL, kahramanımız!


LDL, kötü kolestroldür. Camianın Gargamel'idir. LDL'de bütün kolestrolü alır, HDL'nin aksine dokulara taşımaya kalkar. Bu da damar yollarının tıkanmasına sebep olur. Çok kötü çok, dikkat etmek gerekir. Kanda toplam kolestrolde LDL değerleri, HDL değerleriden fazla ise durum kötü ve kolestrol durumlarını dizginlememiz gerektiğinin bir işaretidir. Bu şekilde olursa şayet, kalp krizi, felç, damar tıkanması, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların oluşum riski artar! Ne yapı edin dikkat edin bu arkadaşa.

Görüldüğü gibi kolestrol çok ince bir çizgi. Dışarıdan alınanla vücutta üretilen arasında dağlar kadar, taban tabana bir fark var. İyi  ve kötü...Siz siz olun dikkat edin...

En yeni yazılar mailinize gelsin istiyorsanız, mailinizi bırakın gitsin!


Pizzaların, hamburgerlerin, mısır cipslerinin, patates kızartmalarının, tavukların, sebzelerin, hemen hemen her şeyin yanına, üstüne, içine, dışına salça ettiğimiz ama bir o kadar da lezzet katan, eküriliğe yakışan peynir türü cheddar.

Herhalde cheddara bulanmış özellikle fast food yiyeceklerin videolarını izlemeyeniniz yoktur. Görüntüye yediden yetmişe hepimiz alışkınız. Sarı, turuncu tonlu, yağlı bir peynir. Bu arkadaşla o kadar içli dışlıyız ki artık, bir yerlerde kendisini eritmeden, uzatmadan yemek yapamıyoruz. Şimdi yaptınız makarnayı sosla tatlandırıken üzerine cheddar rendeleseniz fena mı olur? Neyse, gelgelelim bu arkadaşın bu kadar abartılmasının sebebine; kolay erimesi ve renginin yanında lez-ze-ti! İşte o kadar...

İngiltere-Cheddar

Biliyorsunuz ki Avrupa'da ve tabii ülkemizde de birçok bölgede peynir türleri almış başını gidiyor. Birbirinden lezzetli, hazırlanış bakımından, muhafaza bakımından ve kullanım alanı bakımından bir ton peynir türü mevcut. Cheddarda aslında ismini bu şekilde almış. İngiltere'nin Cheddar kasabasında bu peynir çok meşhur! Kendilerinin yöresel peyniri. Uzun yolda dinlenme tesisinde "Cheddar Pazarı" nda bulacağınız ilk peynir yani. Dünya'ya açılması bu peynirin Amerika ile beraber olmuş. Küresel güç Amerika keşfedilir, İngilizler buraya gelir gider, gider gelir. Uzun ömürlü, yağlı, enerjik ve lezzetli, sıcak soğuk her türlü giden cheddarımız bu yolculukların bir numaralı gıdası olur. Zamanla, tabii Amerika Top Ten listelerinde bir numara olur ve hamburger çılgınlığı ile Amerikan versiyon pizzalarla beraber dünya litaratüründe daha çok yer edinmeye başlar. Ahhh şu Amerikalılar.... Hatta ve hatta 50'li yılların sonlarına doğru "Amerikan Peyniri" olarak okullarımızdaki yerini aldı sevgili İngiliz Cheddar'ı..


Cheddar anonim bir peynir türü. Tam tarihçe yakalayamıyoruz kendisinde amma velakin yüzyıllar öncesine kadar İngiltere'de köylüler tarafında sıkça üretilip kullanıldığı, hatta kraliyete sıkça hediye edildiği biliniyor.

Kendisinin kullanım alanı da baya fazla. Tuzlu ve ekşi tadı ile hemen her lezzete uyum sağlayabiliyor. Dediğimiz gibi özellikle fast food dediğimiz gıdalar için biçilmiş kaftan. Şarapla beraberde son derece iyi gidiyor kendileri. Eritip kendisini, farklı alanlarda kullanmak, farklı yemeklere lezzet katmakta özellikle amatör mutfak keyifçileri için muhteşem bir çıkış noktası. Sizde mutfağınızda istediğiniz gibi deneyebilirsiniz.


Dünyaca ünlü gurmemiz Vedat Milor'un sosyal medyanın özenti yemek görüntülerini eleştirirken bolca kullandığı peynir çeşidi de diyebiliriz kendisi için. Ama lezzetli ve tadı her şeye gidiyor Vedat abi biz ne yapalım!..

Şöyle yapabilirsiniz; bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir ve mailinizi bırakabilirsiniz....

Sizlerle bu yazı dizisinde birbirinden sağlıklı, seçmece 50 besinden ve faydalarından bahsedeceğiz. Hemen her zaman tüketebileceğiniz bu gıdalar sağlıklı yaşamın anahtarı olabilir. Tabii aralarında sevmediğiniz, tüketmediğiniz ya da tüketmeye karşı olduğunuz besinlerde olabilir. Onların yerine de alternatifleri kendiniz yaratıp sağlıklı beslenmenin kapılarını bizimle beraber açabilirsiniz! İşte karşınızda ilk 10!

1-6) Meyveler

Hemen hemen dünyanın her yerinde tüketebildiğimiz en sağlıklı gıdaların başında meyveler geliyor. Muhteşem tatları ve yemek için ekstra hazırlığa ihtiyaç duyurmamaları sayesinde alın alın gömün. Hatta imkan dahiline dalından tazecik tüketilen meyveler birebir. Şimdi birkaç meyve ve onların muhteşem faydalarından bahsedeceğiz. Uzatmadan, kısa kısa! Haydi başlıyoruz...

1) Elma

İşte karşınızda yüksek lifli yapısı, C vitamini deposu ve antioksidan fabrikası olan elma. Elma, muhteşem doyurucu olmakla beraber öğünler arasında, tüketebileceğiniz muhteşem bir meyve. Doyurucu!

2) Avokado

Özellikle internet yemek dünyasının gelişmesiyle günden güne daha çok hayatımızda yer eden avokado. Bildiğimiz birçok meyveden ayrı olarak bir karbonhidrat değil bir yağ deposudur. Muhteşem sağlıklı ve iç dengenizi düzenleyici bir iksir diyebiliriz bu yağa. Kremsi yapısı buradan geliyor, ayrıca lifli ve C vitamini ile potasyum deposu kendisi. Sindirim dostu! Unutmayın, mutluluk bağırsaktan geçer!

3) Muz

İşte potasyum kaynağı, bu sıralamada birinciliği kimseye kaptırmayan arkadaş, muz! Ayrıca B6 vitamini içerir ve lifli yapısıyla sindirime yardımcı olur.

4) Yaban Mersini

Bu arkadaşta lezzetli olmasının yanında dünyanın en güçlü antioksidan kaynakları arasında!


5) Portakal

C vitamini konusundaki şöhretini bilmeyen yoktur. Ayrıca lifli yapısı ve muhteşem lezzetiyle tüketmesi oldukça keyiflidir. İster suyunu ister kendisini...

6) Çilek

Muhteşem lezzetli ve besleyici çilek, karbonhidrat ve kalori bakımından da düşüktür. C vitamini ve manganez dolu bu lifli meyve arkadaş muhtemelen dünyanın en lezzetli gıdalarından. Mevsimi biraz kısa hatırlatalım..

Şimdi biz burada meyvelerin çok çok azına yer verdik ama isimlerini anmadan geçemeyeceğimiz arkadaşları da ekleyelim; vişne, kiraz, üzüm, greyfurt, kivi, limon, mango, kavun, karpuz, şeftali, armut, ananas, erik ve ahududu...Ayrıca zeytininde bir meyve olduğunu ve kahvaltı, salata dahil her daim bizi selamladığını, muhteşem sağlıklı ve hayat kaynağı olduğunu belirtelim. Zeytine özel bir dosya da Food in Mobili'de olacak...

Biz devam edelim ilk 10'a;

7) Yumurta

İşte dünyadaki en besleyici gıdalardan biri daha; yumurta! Günlük milyonlarca yumurta yemeklere dahil olmakta ya da direk tüketilmekte. Yıllarca da kolestrolü kötü yönde etkilediği düşünülmekteydi Ama muhteşem bir protein kaynağı kendisi. Sadece yumurtanın sarısını çok kaçırmamakta fayda var. Çünkü muhteşem besleyici olmasının yanında vücuda ani bir yükleme sıkıntıya neden olabilir. Ne de olsa herşeyin fazlası zarar!

8-10) Et Ürünleri

İlk 10'da geldik son 3'e. Bu 3 basamağı da et ürünlerine ayırmak istedik. Önemli olan nokta mümkün olduğunca işlenmemiş, kurumamış ve orta veya az pişirilmiş olarak et tüketmektir.

8) Yağsız Sığır Eti

Muhteşem bir protein kaynağı ve vücudumuz için son derece yararlı demir yüklüdür. Özellikle düşük karbonhidratla besleniyorsanız tüketmekte fayda var. Tabii her gıda gibi hepsinden azar azar ve dengeli beslenmek en sağlıklısı...

9) Tavuk Göğsü

Birçokları tarafından tavuğun en lezzetsiz ve kuru yeri olarak görülse de yağ ve kalori bakımından oldukça düşük, protein bakımından oldukça yüksek bir içeriğe sahiptir kendisi. Bugünlerde çeşitli restoranlarda soslarla tüketmek çoooook moda tavuk göğsünü.

10) Kuzu Eti

Kuzu eti omega 3 bakımından oldukça zengindir ve vücutta yağ dağılımı ile iç dengenin düzenlenmesine faydası vardır.

Food in Mobili her daim dengeli beslenmenizden yana. İstediklerinizi ve lezzet aldıklarınızı tabii ki tüketin ama azar azar, kararınca. Denge en önemlisi. Yakında diğer 10'lu sizlerle olacak. Afiyet olsun.

Mailinizi bırakın ki en yeni yazılar ilk sizin mailinize gelsin!

Sizlere gün içerisinde kullandığımız temel bileşenlerimizden, karbonhidratlar, yağlar ve proteinlerden bahsetmiştik. Ayrıca tuzlar ve vitaminler ile güzel süslemelerde yapmıştık. Bu yazıda ise neyi, ne zaman tüketirsek nasıl faydalanır, iyi ve kötü etkileri neler olur onlara bakacağız. Evet küçük besin arkadaşları kötü emellerimize alet edeceğiz! Şaka şaka, onlarda isterler herhalde hayatın döngüsüne en verimli şekilde katılmayı. Çokta kafaya taktıklarını düşünmüyoruz:)

Yaşamımızı devam ettirebilmek için enerjiye ve vücudumuzun bazı doğal tepkimeleri yerine getirmesine ihtiyacımız var. Bunlar için de gerekli maddeler, besinlerde. Besinleri tüketme zamanı da oldukça önemli. Mesela geceleri uyumadan önce 1 tabak makarna tüketirsek bu bizi enerjiye dönüşmeyen karbonhidratın yağa dönüşmesi vesilesi ile oldukça üzecektir. Ama günün enerjisini elde etmemiz için öğle yemeğinde tüketirsek hemen kullanılacak ve enerjiye dönüşüp günü yakalamamıza yardımcı olacaktır. Şimdi birkaç örnekle bu durumu açıklayalım. Bakalım akşam tüketince ne olabilir, kahvaltı veya öğle yemeğinde tüketirsek ne olabilir? Örnek olacak arkadaşlarda aşağıda heyecanla bekliyorlar...:)

Muzu öğle yemeğinde yerseniz şayet bağışıklık sisteminizin güçlenmesine yardımcı olur, cildinizi güzelleştirir. Akşam yerseniz şayet burunda akıntıya sebep olur ve biraz sindirimde sıkıntılara sebep olabilir. Anladınız siz onu 😁

Elma içerdiği pektin sayesinde kan şekerini ve kolestrolü düşürür. Pektin de aslında bir şeker türüdür, en doğallarından ancak sabah kahvaltısında tüketirseniz, şeker kontrolünü elden bırakmıyor. Akşam yerseniz şayet pektinin sindirimi zor olduğundan bütün güne yayamazsınız ve bu da mide asidinin artmasına sebep olur...


Kahvaltıda yenen domates sindirimi ve metabolizmayı hızlandırır, akşam yemeğinde tercih ederseniz domatesin içerisinde de pektin bulunur ki elma gibi mide asidine sebep olur, bu da rahatsız eder. Ayrıca oksalik asitte domatesin içerisinde bulunan rahatsız edici maddelerden biridir ve midenizde şişkinlik oluşmasına sebep olacaktır.


Gelelim meşhur yoğurdumuza. Hemen hemen her yemeğin yanında iyi gidiyor bu velet... Akşam yemeğinde yoğurt yerseniz işte sindirime yardımcı harika bir gıda tüketmiş olursunuz. Gece yarısı kaçamak atıştırmalık mı istiyorsunuz. Yoğurt yiyin 😁 Ola ki kahvaltı da tükettiniz. O zaman da bu arkadaş hiç ummadığınız bir şekilde mide asidinin artmasına sebep olabilir ve mide yüzeyinin bundan hasar almasına neden olabilir. Aman dikkat. Sabah boş mideye kaşık kaşık yoğurt yemeyin deriz.

Arada atıştırmalık olarak size tavsiyemiz, mevsiminde portakal! Kendisi öğün aralarında tüketildiğinde metabolizmayı hızlandırıp bağışıklığı güçlendirecektir. Ama kahvaltıda yerseniz boş mideye zarar verecek ve gastrite sebep olacaktır. Sonra ben duymadım demeyin.

Bizim olmazsa olmazımız, her yerli malı haftasının baş tacı, kuruyemişler. Sanki son zamanlarda yerli malı haftasında bile kendilerine yer veremeyeceğiz ne yazık ki...Neyse gelelim asıl konumuza, eğer öğle yemeğinde biraz kuruyemiş, hani, fındık, fıstık, ceviz tüketirseniz bu kan basıncınızı düşürüp kalp sağlığınızı korumanıza yardımcı olacaktır. Ama akşam yemeğinden sonra yerseniz şayet çok yağlı ve kalorili olduğundan tam ters etki yapabilir ve ziyadesiyle kilo olarak size geri dönebilir. aman dikkat.


Son zamanlarda ulaşmakta zorlandığımız, aslında genel olarak ulaşmakta zorlandığımız, tamam sofraya geldiğinde kendimizi şanslı hissettiğimiz, yerine alternatif gıdalar türettiğimiz kırmızı eti öğle yemeğinde tüketirseniz muhteşem bir demir kaynağı tüketmiş olursunuz. Protein yüklemesi yaparsınız ve hastalıklara karşı da direnç kazanmış olursunuz. Ama gel gelelim akşam yemeğinde tüketirseniz bilesiniz ki sindirimi yaklaşık 4 ila 6 saat sürecektir ve rahatsız etmesi olasıdır. Ayrıca bu durum sindirim sistemine zarar verebilir. Bir düşünün; yediniz yemeği ve 3 saat sonra yan gelip yattınız. Artık kötü rüyalar ve uykusuz dakikalar peşinizi bırakmayacaktır. Nerede maden suyu? Tanıdık geldi değil mi?

İşte bir kaç örnekle besinlerin tüketilme zamanlarının önemi. Hepsinden maksimum yarar elde etmek ve karşılaşacağımız olumsuzlukları minimalize etmek için dikkate almakta fayda var. Zira verdiğimiz örneklerin yapılarına benzer besinlerde aynı durumlara sebep olacaklardır. Haydi afiyet olun...


En son yazıların mailinize gelmesi için mailinizi bırakın ve bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edin... :)

Herkese merhaba! Evet yemek yemeyi seviyoruz ve artık mayıs ayından itibaren de o ay hangi meyve ve sebzelerin taze olarak tüketilebileceğini sizinle paylaşıyoruz! Bakalım mayıs ayında neleri taze taze tüketebileceğiz?

Önce meyvelerden başlayalım. Yaza doğru emin adımlarla ilerlerken ağızları sulandıran çeşit çeşit meyvelerin de zamanı gelmekte. Mayıs meyvelerinin ortak özelliği ise ömürlerinin kısa olması! Elimizi çabuk tutmak şart. Zamanı uzatmak için bu meyvelerin GDO basılmış hallerini de özellikle mayıs sonunda ve haziran ayı boyunca raflarda göreceğiz. Peki bu meyveler neler?
Çilek
Çilek! Yoğurdunu yapın, pudra şekeriyle gömün veya dondurma yapın ya da taze taze alıp derin dondurucuya kaldırın. Reçel de yapabilirsiniz. Say say bitmeyen besin değeri ve yararıyla çilek, lifli yapısı ile sindirime ve C vitamini deposu olmasıyla vücut direncine lezzetli bir katkı sağlar.

Erik
Erik! Tabii sadece erik deyip geçmemek lazım. Kütür kütür, sulu sulu, hafif tuzlayıp ısıra ısıra yediğimiz muhteşem lezzet. Papaz erik, can erik ve Malta eriği mayısta kaçırılmamalı. Zira mayıs sonu ve haziran ayında elma büyüklüğünde eriklerle karşılaşacağız. Onlardan uzak, ilk eriklere yakın durmalı. Erik de muhteşem faydalarıyla adeta şov yapıyor. Sindirimi düzeltir, kolestrolü bitirir, kansızlığa çaredir..

Mayıs ayı meyveleri çilek ve erik çeşitlerinden ibaretken sebzeler tam bir çıkartma halinde...Bakalım hangi sebzeleri taze taze tüketebiliriz? Sebze listesi oldukça kabarık. O yüzden teker teker değilde bir bütün olarak bakacağız bu arkadaşlara. Hepsi de sağlık deposu ve taze taze tüketildiklerinde lezzet şölenini bizlere sunuyorlar.
Enginar
Enginar, kuşkonmaz, taze bakla, bezelye, semizotu, barbunya, asma yaprağı, madımak otu, domates, ebegümeci, arpacık soğan, marul, roka, taze soğan, sarımsak, taze biberiye, deniz börülcesi, taze nane, ısırgan otu, arap saçı otu, hindiba, çiriş otu ve mizotu...

İşte lezzet saçan sebzeler de böyle. Bu sebzelerin tazeleri hem muhteşem sağlıklı hem de... Sizin de aklınıza birçok mezedir, zeytinyağlıdır, salatıdır geldi değil mi?
Bezelye
İşte mayıs ayı meyve ve sebzeleri böyle. Taze taze tüketelim kendilerini ya da zamanında alıp imkanımıza göre atalım dondurucuya sonra mis gibi tüketiriz. Ayrıca şunu da unutmamak lazım son zamanlarda oynayan gıda fiyatlarıyla baş etmenin en önemli yolu zamanında doğru sebze ve meyveleri tüketmek olsa gerek.

Her ay Food in Mobili'de en tazesinden bulacaksınız sebze ve meyveleri bizden söylemesi. Siz de mailinizi bırakın ve en yeni yazılar mailinize gelsin!






Sokak lezzetlerini say say bitmez ama bir klasik vardır ki, herkesin her yaşta bayıla bayıla tükettiği, kokusu, garnitürü ve hazırlanışıyla bir bütün, harika lezzet; köfte!

Sizlere köfte çeşitlerinden de bahsedeceğiz zira hemen hemen her yörenin köftesi meşhur. Özellikle ekmek arası ya da dürüm olarak sokakta tüketmenin muhteşem bir keyif olduğu köfteyi, Food in Mobili olarak bizde en sevdiğimiz yerde tüketmekten her defasında ayrı bir keyif duyuyoruz ve sizinle paylaşmak istiyoruz.

Taksim Metrosu'nun Gezi Parkı çıkışında akşamları saat 7'den sonra köfte arabası yerini alıyor. Muhteşem bir koku, tam klasik bir araba, kömür ateşi ve ayran...Bol soğan, domates, yeşillik, biber, acı sos...Ekmek ya da dürümle. İddia ediyoruz lezzet süper ve çok beğeneceksiniz. Baharat oranı da gayet iyi. Ekmek arası 7, dürüm olarak 8 TL, 1,5 TL de ayran. İşte bu lezzetin fiyat tarifesi. Eğer yolunuz düşerse bir deneyin deriz. Köfte müdavimlerine duyurulur.



Sokak lezzeti deyince akla ilk gelenlerdendir köfte. Dedik ya bir klasik diye. Futbol maçlarında ya da sinema aralarında hemen dışarı çıkılır ve köftecide bir yarım veya 3 çeyrek gömülür. Kokusu zaten metrelerce öteden gelir ve davetkar bir şekilde burnunuzda dolaşır. O arabanın üzerinde renk cümbüşü halinde en taze domates, biber ve soğanlar beklemektedir. Böyle köftecileri bulmak artık çok zor. Şöyle ki hemen hemen her yerde varken artık her doğal şey gibi sayıları peyderpey azaldı ne yazıkki. Ama Gezi Parkı'nın girişindeki köfteci işte tam da böyle bir silüete ve en önemlisi lezzete sahip.

Elimizde az kaldı böyle lezzetler ve değerler. Kültürümüz mutfakta şekillendiği gibi önemli bir kısmı da sokakta şekillenmekte. Böyle lezzetlere sahip çıkmamız lazım. Boza gibi, kokoreç gibi ve daha nicesi...

Bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edin. Ayrıca mail zincirimize de katılın beraberce büyüyelim :)

Renklerin diliyle hayatın dilini birleştiren, kimi zaman siyahla beyazı konuşturan, kimi zaman gride buluşturan, İstanbul, Anadolu ve Dünya'yı kadrajına sığdırmış, ülkemizin en büyük değer ve aydınlarından, gazetecilik ve foto muhabirliği yapmış, fotoğraf sanatında çığır açmış bir düşünür ve kimilerinin düzinelerce cümleyle anlatamadıklarını kendi kadrajından tek kare ile anlatabilen bir sanatçı. Hani derler ya "böylesi yüz yılda bir ancak gelir" diye, işte öyle bir şahsiyet; Ara Güler.


Sizlere bu yazıda İstiklal Caddesi'nin güzide mekanlarında biri olan, Galatasaray Lisesi'nin yanında PTT'nin köşesinde bulunduğu Ara Güler Sokak'ta yine usta sanatçının ismini taşıyan Ara Kafe'den bahsedeceğiz. Bu vesileyle 2018 yılının Ekim ayında aramızdan ayrılan Ara Güler'i de anmak istedik. Kendisi sık sık burada bulunurmuş. Emin olmamakla beraber mekan kendisi ve ailesine aitmiş. Net bilgisi olanlar bizi de aydınlatırsa seviniriz. Çeşitli tarih ve kültür kitapları için yaptığı çalışmalar, foto muhabirliği ve gazetecilik döneminde yaptığı işler ve röportajlarla ülkemize muhteşem bir değer katan bir sanatçı, bir aydın.



Gel gelelim Ara Kafe ya da Kafe Ara'da ismini taşıdığı Ara Güler'in kalitesine yakışır bir mekan. Sokak boyunca uzanan bir oturma alanına sahip dışarıda. Ama biz içerinin büyülü havasını tavsiye ederiz. Gayet şık ve salaş, ahşap masa ve sandalyeler ile güzel bir ambiyans yakalanmış; tarih kokan bir yer. Aynı zamanda modern. Çağ dışı kalmamış, kendini yenileyebilmiş ama eski çizgisini de bozmamış. Tam bir Beyoğlu kahvesi!

İç mekan son derece şık ve göz yormayan bir şekilde ışıklandırılmış. Nostaljik telefonlar ve aydınlatmalar gibi birçok aksesuar etrafı süslüyor. Aynı zamanda tabii ki Ara Güler fotoğrafları duvarlarda arz-ı endam ediyor.



Menü oldukça geniş. Klasik kafe menüsü diyebiliriz. Biz orta Türk Kahvesi, filtre kahve ve tatlı olarak tiramisu tercih ettik. Türk kahvesi ve filtre kahve başarılı. İçimi güzel ve lezzetli. Tiramisu ise tam bir yıldız. Mekanın diğer ürünlerini henüz denemedik ama tiramisu tek kelimeyle muhteşemdi. En yakın zamanda ve üst üste takip eden zamanlarda menüdeki diğer arkadaşları da deneyeceğiz! Biz bu güzel üçlüye 37,5 TL ödedik. Hemen şunu da belirtelim, yemek kartlarının geçmesi de güzel bir yan.



Çalışan arkadaşlar gayet güler yüzlü ancak mekanın kalabalıklığından mıdır bilinmez ama sipariş için biraz, eli geçtik, kol sallamak durumunda kaldık. Seslenmek pek mümkün değil. İçeride bir kakafoni yok emin olabilirsiniz, düsturlu şekilde bir muhabbet mevcut. Ondan dolayı seslenmek yerine göz teması kovalıyor olmadı mı el sallıyor son çare kol sallamaya geçiyorsunuz. Siparişi verdikten sonra ise yukarıda saydığımız lezzetler son derece hızlı ve güzel bir şekilde servis edildi. Sağ olun, var olun :)



Beyoğlu, İstiklal Caddesi'nde harika bir mekan Ara Kafe. Son derece memnun kalacağınıza kalıbımızı basarız! İşte o kadar... Fazla söze gerek bırakmadan, Ara Güler ustayı tekrar saygıyla anıyoruz. Ara Güler ruhunu hissetmek için mekana uğramanız yeterli. Sevgiler.

En son yazılar size de gelsin istiyorsanız malinizi bırakın . İşte bu kadar basit.

https://www.araguler.com.tr


Evet bizler birer gurme değiliz ya da mekan eksperti mi denir, ustası mı denir, ne denir bilmiyoruz ama işte ondan değiliz, ama gidip gördüğümüz mekanları, izlenimlerimizi sizinle paylaşmak istiyoruz. Bizim beğenmediğimiz bir mekan sizin hoşunuza gidebilir ya da tam tersi. Üstelik Food in Mobili olarak öyle mekan yerdiğimiz de görülmemiştir. Ancak girizgahtan da anlaşılacağı gibi biz Karaköy Bee'yi...beğenmedik, ııh ıııhh olmamış. Yok yani kimse kusura bakmasın.

Birçok denememiz oldu Karaköy'le alakalı daha önceleri. Ama bir türlü ısınamadık ne yalan söyleyelim. Denemelerimiz devam edecek bu şekilde ama Bee'deki deneyimimiz tam anlamıyla içler acısıydı!

Yapmacık bir ortam, gürültü kirliliği, tıkış tıkış masalar, herkes üst üste, yani öyle ki ister istemez yan masadakiyle mekana gelmiş gibi hissediyor, muhabbetlere ortak oluyorsun.

Önce bir mekana gidelim bakalım. Karaköy'e inin, o mekanların arasından, simsarların arasından, bir anda kendiniz otogarda hissedebilirsiniz; ışığın, gürültünün, kalabalığın içinden geçerek ilerleyin. İlk girdiğiniz sokağın bir alt sokağında Bee. Biz de bu karmaşanın arasında nereye otursak bir şeyler içsek derken kendimizi Bee'ye attık.



Mekanın ön tarafı tamamen açık, kapalı iç kısmına girince de sigaradan kurtulamıyorsunuz. Alkol de içilebilir diye tercih ettik kendisini ama menüye bakınca vazgeçtik. Kadeh olarak 30 ila 50 TL arası şarap, 33 cl. bira 22 TL ile seçenekler 30 TL'ye doğru ilerliyor. Kahve fiyatları da ortalama 10 -20 TL arası değişiyor. Şimdi diyeceksiniz ki olur böyle fiyat ne var? Ama toplama kampı gibi tıkış tıkış olup, süper multi surround sesli gürültülü ortamda ve son derece antipatik çalışanlarıyla beraber bu fiyatları kabul edip birkaç kadeh bir şey içmek bize göre değil. Çalışanlar demişken. Muhtemelen üç kuruş paraya ayaklarına kara sular inene kadar çalışıyorlar orada ve onun gibi mekanlarda. Yüzlerinden belli.

Karaköy bir sabun köpüğü ve onu renklendirmek için her şeyi yapıyorlar. Mal sahipleri de bunu kullanıp dükkanlarını gayet güzel fiyatlara kiralıyorlar. Öyle olmasa bile ortamın yapaylığını ve "para ezmeye gelen" genç popülasyonunun farkında olan işletmeler fiyatları şişiriyor da şişiriyor, kaliteyi gömüyor da gömüyor. Genel gözlemimiz ve Bee deneyimimiz bize ne yazık ki bunları yazdırıyor. Güzel olacağını düşündüğümüz mekanlar muhakkak vardır diye iyimser kimliğimizi cebimizde tutmaya devam ediyoruz.

Neyse biz mekana geldik. Mocha ve espresso tercih ettik. Net olarak menüde 12 ve 14 TL fiyatları olan bu içecekler için 28.5 TL hesap ödedik ve çıktık. İşte bu kadar deneyimimiz. Ayrıca mekanda suyla ve ayakla kedi kovalandığını da ekleyelim. Yaa bir de kahvenin altında getirdikleri peçete de "Paprika Karaköy" yazmasaydı bari. Nereden bulmuşlar acaba? Kapanan bir mekan mı? Bilemedik. Nereden tutsan elinde kalıyor.

İçler acısı bir Karaköy deneyimi yaşamış olduk. Bakalım ne zaman, nasıl düzelecek buradaki mekanların tutumu? Muhtemelen tercih edildikçe kalitesizliğin timsali olarak bayrak taşımaya devam edecekler. Food in Mobili'nin araştırmaları kaliteli bir yer bulana kadar devam edecek! Bee kötü bir örnekti evet ama iyisi de vardır muhakkak. Varsa sizin önereceğiniz yerler bizimle paylaşın...

Evet, iyi, kötü demeden mekan deneyimlerini sizinle paylaşmaya devam edeceğiz. Takipte kalın...